Archives Mensuelles: septembre 2012
Fransa’nın kastı Müslümanlara mı ?
Fransa’nın kastı Müslümanlara mı ?
Charlie Hebdo dergisinde yayımlanan Hz. Muhammed konulu karikatür, Fransa’da ‘ifade özgürlüğü’ ve ‘ protesto hakkı’ ile ilgili tartışmalara yol açtı.
Fransa ’da yönetim Charlie Hebdo dergisinin Hz. Muhammed karikatürünü yayımlamasını ifade özgürlüğü kapsamında savunurken Müslümanların buna karşı gösteri yapma talebini reddetmesi ifade özgürlüğünün yorumlanması ve uygulanmasında çifte standarda düşüldüğü tartışmasını beraberinde getirdi. Can alıcı soru şu: Yahudilerle ilgili en ufak eleştiriyi anti-semitizm sayıp cezalandıran, eşcinsellere hakareti nefret suçu sayan Fransız adaleti, Müslümanların kendilerini rencide edilmiş hissettiği hallerde neden ifade özgürlüğü zırhını kuşanıyor? Fransa Başbakanı Jean Marc Ayrault karikatür çizmek dahil ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı bir ülke oldukları vurgusunu yaptı. Bunun sınırlarının ne olduğu ile ilgili tartışma bir yana karikatürlere karşı protesto hakkı ifade özgürlüğünün en ayrılmaz parçası sayıldığından Paris’in tutumu daha tartışmalı bir hale geldi.
Özgürlük sınırsız değil
Fransa ifade ve basın özgürlüğü yasası herhangi bir konuda karikatür yayımlamayı yasaklamıyor. 1881’de çıkarılan Basın Yasası, “Herkes düşüncelerini özgürce açıklama, yayımlama, çizme, resmetme hakkına sahiptir” diyor. Fakat ifade özgürlüğünün sınırları da var: 1972 Pleven Akti’yle nefret, ayrımcılık, kötüleme, ırkçı aşağılama ve tahrik öğeleri; 1990 Gayssot Yasası’yla ırkçı, Yahudi aleyhtarı ifadeler, Holokost’un inkârı; 2004’te yapılan düzenleme ile toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim ve engellilik kaynaklı nefret içeren ifadeler yasak.
Charlie Hebdo ’nun karikatürlerinde ayrımcılık ve nefret söylemi olup olmadığı yargının konusuyken burada neyin kime göre aşağılama ya da eleştiri olduğu çok değişken bir hal alıyor. Slate yazarı Thomas Legrand bu konuda şunu yazdı: “Müslümanların hassasiyeti yüzünden eleştiri yapılamaz mı? Belki, böylesi bir muğlaklık yaratan konuda ve bu kadar öfkeye ve şiddete henüz mahal vermişken daha sorumlu bir eleştiri yapmak mümkün müydü? Bunlar hak ve özgürlüklerin evrenselliğini ve tanımını içermez; ancak hakları fiiliyata geçirmenin getirdiği bir sorumluluk olduğu da pek hoşa gitmeyen bir gerçek.”
Paris’te Büyük Cami önünde İslam karşıtı filmi ve karikatürleri protesto etmek için planlanan gösteriye ‘yaratabileceği güvenlik problemleri’ nedeniyle izin verilmedi. Daha önce 200-250 kişinin katıldığı gösteride 4 polis yaralanmış, 150 kişi de sorguya alınmıştı. Uluslararası İlişkiler ve Strateji Enstitüsü Başkanı Pascal Boniface, La Nouveau Observateur’de konuyla ilgili “Burada hem karikatürün hem de protestoya yasak kararının sorunlu görülen bir yanı var: Müslümanların homojen bir grup olarak algılanması siyasi olarak yanlış. Libya , Tunus ve Afganistan ’da gösterilerde şiddete mahal veren kişiler bütün Müslümanları temsil eder mi?” sorusunu yöneltti.
Yahudilerle ilgili davalar
İfade özgürlüğü Batı demokrasilerinde hiçbir zaman mutlakıyet taşımadı. Yahudi aleyhtarlığını (Anti-Semitizm) 1990’da çıkardığı Guyssot Yasası ile yasaklayan Fransa ’da bu konularda ilginç kararlara imza attı:
2007’de Yüksek Mahkeme, Lyon Capitale gazetesindeki söyleşide ‘Yahudilerin tarikat çı ve düzenbaz olduğunu’ söyleyen komedyeni hakaretten suçlu buldu.
2008’de Charlie Hebdo dergisinde eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin oğlu Jean Sarkozy’nin ‘sonradan görme Yahudi nişanlısı yüzünden din değiştireceği’ fikrini işleyen çizer Bob Siné işten kovuldu ve hakkında dava açıldı. Liam Stacey adlı öğrenci ‘ırkçı tweet’ attığı için 56 gün hapis cezası aldı.
İslam ve Müslümanlar
2008’de Fransız aktris Brigitte Bardot, beşinci kez nefret suçundan ceza aldı. Son cezayı Kurban Bayramı’nda “Müslüman nüfus etrafımızı sardı ve ülkemizi yok ediyor” dediği için almıştı.
2002’de Paris’te Michel Houllebecq aleyhine Platforme adlı romanında İslam için ‘En aptal din’ dediği için dava açıldı. Mahkeme bunu Müslümanlara karşı ırkçı bir aşağılama ya da nefret suçu saymadı.
Fransız basınında öne çıkanlar
Eski Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy’nin partisi Halk Hareketi Birliği (UMP) üyesi Rachida Dati “yersiz, önyargılı, komik olmayan karikatürler” yorumunu yaptı.
Eski Fransa Adalet Bakanı karikatür için “yurttaşlarımıza karşı önyargılar taşıyan bir basın darbesi” dedi.
Müslüman entelektüel Tarık Ramazan Fransa ’daki Müslüman kişilere “Protesto yapmayın, Fransa ’nın geleceğinde beraber var olacağız. Sokaklarda eylem yapmak çözüme yönelik değil, bunu entelektüel yollarla eleştirmeliyiz” uyarısını yaptı.
Uluslararası İlişkiler ve Strateji Enstitüsü Başkanı Pascal Boniface karikatür için “ komik olmayan maganda-ırkçılığından öteye gidememiş bir çizim” dedi.
Prof. Dr. Samim Akgönül*
(Strasbourg Üniversitesi)
Her kimlik için bir temel insan hakkı olan dini ve etnik farklılıklara saygı çerçevesinde karikatür krizini nasıl görüyorsunuz?
Eleştiri, nefret söylemine dönüşmedikçe, ırkçı söyleme taban oluşturmadıkça, bireylere zarar vermedikçe, ayrımcılığa yol açmadıkça, şiddete açık çağrı yapmadıkça, aynı şekilde bir temel haktır. Karikatür meselesinin iki yönü var. Müslümanların yaşadığı ülkelerdeki bazı şiddet içeren protestoları tetikleyebilir – (ki bu şiddet kabul edilemez) – diğer taraftan Fransa içindeki Müslüman azınlığın ezilmesine, ayrımcılığa uğramasına çanak tutabilir (ki bu da kabul edilemez). İkisini ayrı düşünemeyiz. ‘Saygısızlığın yasaklanması’ çok soyut bir kavram ve tehlikeli. Saygısızlık toplumların ilerlemesine katkıda bulunur. Ayrıca İslam da Müslümanlar da eleştiriden muaf değiller. Bunun sınırı yukarıda dediğim gibi dışarıda şiddeti, içerde ırkçılığı körüklemek. İşte bu yüzden Charlie Hebdo ’ nun yaptığı provokasyon eleştirilebilir, “saygısızlık” değil.
Ayrımcı olmayacak tutumların devlet tarafından geliştirilmesinin önemi nedir sizce?
Liberal demokrasilerde devlet, bir düzenleyici. Asli görevi engellemek değil serbestliklerin önünü her geçen gün biraz daha açmak. Sınır elbette yukarıda saydıklarım. Ancak bu da çok net değil. Batı dünyasında iki şeyi birbirinden ayırmak lazım. İslamofobi adı altında bir fikir akımı var. Bazı entellektüel ve düşünürler İslam ’ın bir düşünce sistemi olarak liberal demokratik rejim için bir tehlike olduğu fikrini öne sürüyorlar. Bu açıdan bakıldığında her tartışma gibi bu tartışma da yapılabilmelidir. Bu fikir akımına karşı bir fikir akımı da olabilir ve sakin ve rahat bir toplumsal tartışma olabilir, olabilmelidir. Ancak diğer taraftan, benim Müslümanofobia dediğim, birey olarak ve grup olarak Müslümanların tehlikeli olduğunu düşünenler de var, işte bu söylem ırkçılığa, ayrımcılığa yol açıyor zira Müslüman kategorisine bütün göçmen asıllılar konularak toplumun çeperine itiliyorlar, toplumda bir nevi gayrimeşrulaşıyorlar.
Toplum da bu konuda ikiyüzlü davranıyor olabilir mi?
Toplumlar, kamuoyu dediğimiz flu kavram, değişken, tutarsız ve bazen de hakkaniyetsiz olabiliyor. Ancak toplumların algıları değişebilir. Bu değişimin de tek yolu fikir tartışması, şiddet değil. Zira ortaya ironik bir durum çıkıyor: Yüzeysel olarak Batı algısında Müslümanlar şiddetle özdeşleştiriliyorlar, buna kızan ve Müslüman olarak algılanan gruplar, protesto etmek için şiddete başvuruyor! Ortaya bir kısırdöngü çıkıyor: Müslümanların şiddetle ilişkisini eleştirmek/ alay etmek -> Müslüman ülkelerdeki şiddet içeren protestolar -> Tekrar bu şiddeti eleştirmek/alay etmek -> Tekrar şiddet protestoları, vs. Toplumsal algıda şiddeti gerçekleştiren gruplar, bütün Müslümanları temsil eder hâle geliyorlar.
Radikal, 23/09/2012
Gaye YESILYURT
Islamic Education in Secular Societies
Islamic Education in Secular Societies
International Conference
KIEV
4-7 October 2012
Friday, 05. October 2012
09.00-10.00 Registration
10.00-12.00 Opening Ceremony- Ar-Rahma Mosque
Sheikh Akhmed Tamim The Grand Mufti of Ukraine, Islamic University (Kiev, Ukraine)
Wolf Dietrich Heim Austrian Ambassador to Ukraine
Yuri Bogutskiy Vice Minister of the Ministry of Culture, Ukraine
Viktor Bondarenko Dean of the Department of Culturology of the Institute of Philosophical Education and Science of National Pedagogical Dragomanov University
Ednan Aslan Chair of Islamic Religious Education, Faculty of Philosophy and Education, Department of Education, University of Vienna
12.00-13.00 Lunch
13.00-14.30 Jumu’ah
15.00-15.30 Khromets Vitalii: « Problems and Perspectives of Islamic Education in Ukraine. »
Ph.D., Associate Professor of the Department of Culturology of the Institute of Philosophical Education and Science, National Pedagogical Dragomanov University
15.30-15.45 Discussions
15.45-16.15 Break
16.15-17.30 Group work: Islamic education in secular societies
I Group. Islamic Education in Post-Soviet countries
Denys Brilyov, Department of Cultural Studies, National Pedagogical Dragomanov University, Ukraine
Tomasz Miśkiewicz, Muslim Religious Union in Poland the Highest Board, Poland
Vitalii Khromets, Department of Cultural Studies, National Pedagogical Dragomanov University, Ukraine
II Group. Islamic education in Post-Soviet countries
Abdullohi Rahnamo, Strategic Research Center at the President of Republic of Tajikistan
Jalilov Zaur, The R.B. Suleimenov Institute of Oriental Studies, Kazakhstan
Lala Alieva, Baku State University, Azerbaijan
Musaev Makhach, The Institute of History, Archeology and Ethnography of the Daghestan Scientific Centre of Russian Academy of Sciences, Dagestan
III Group. Islamic Education in Post-Soviet countries
Akhmet Yarlykapov, Institute of Ethnology and Anthropology, Russian Academy of Sciences
Dmitry Shmonin,Russian Christian Academy for Humanities
Leyla Almazova, Kazan Federal University, Russian Federation Kazan
Said Damir Shagaviev, Shihabaddin Marjani Institute of History (Tatarstan Academy of Sciences), Russian Federation Kazan
V Group. Islamic Education in Western Europe
Aysun Yaşar, Institute for the Study of Islamic Culture and Religion, Goethe-Universität Frankfurt am Main, Germany
Jenny Berglund, Study of Religions, Södertörn University, Sweden
Johan Meuleman, Inholland University for Applied Science, Netherlands
Mohamad Al-Akhras, Grand Vest, Paris, France
Samim Akgönül, University of Strasbourg, France
VI Group: Islamic Education in the Balkans
Muhamed Ali, Faculty of Islamic Sciences, Skopje, Macedonia
Nedzad Grabus, Islamic Community in Slovenia
Nuri Tinaz, Marmara University, Turkey
Ramiz Zekaj, Albanian Institute of Islamic Thought and Civilisation, Albania
VI Group. Islamic Education in South Europe
Assaad Tamim, Global University, Beirut, Lebanon
Mohamed Ajana, U.C.I.D.E., (Union of Islamic Community of Spain)
Recep Kaymakcan, Sakarya University, Turkey
Yahya Pallavicini, COREIS (Islamic Religious Community), Italy
17.30-19.00 Presentations and discussion
19.00- Dinner
Saturday, 06. October 2012
09.00-12.00 Presentation: What are the conflicts and cooperation’s of the Islamic organisations and the secular states in Post-Soviet countries?
Abdullohi Rahnamo, Tadjikistan
Jalilov Zaur, Kazakhstan
Lala Alieva, Azerbaijan
Musaev Makhach, Dagestan
Leyla Almazova, Russia
Said Damir Shagaviev, Russia
Yarlykapov Akhmet, Russia
12.00-14.00 Lunch
14.00-16.00 Dmitry Shmonin: « Theology and religious studies in laic and confessional universities in contemporary Russia: some issues and perspectives »
Vice-rector, Chair of Department of Philosophy, Russian Christian Academy for Humanities
Denys Brilyov:« Tradition and Modernization in Contemporary Muslim Education »
Ph.D., Senior Lecturer of the Department of Culturology of the Institute of Philosophical Education and Science, National Pedagogical Dragomanov University
16.00- Excursion
Sunday, 07. October 2012
9.30-11.00 “Religious Education in Secular Societies: Outlining the Perspective”
Evangelic: Martin Rothgangel, University of Vienna
Catholic: Eileen Daily, Loyola University Chicago
3-4 language groups What do you bring home? Results of panel-presentation.
11.00-11.30 Break
11.30-12.30 Final discussions-key ideas
Ethnic village
Ce que les publicités nous disent de la Turquie d’aujourd’hui
Ce que les publicités nous disent de la Turquie d’aujourd’hui
Slate.fr 05/09/2012
Une Enquête d’Ariane Bonzon
Turquie, publicité se dit reklam. Diffusées à la télévision, ces reklam constituent un excellent miroir de la société turque d’aujourd’hui. Elles aident à comprendre la dualité du modèle républicain turc: occidental en ce qui concerne les valeurs matérielles tout en gardant les valeurs morales de la culture turque.
Il y eut, en mars dernier, la pub par laquelle le scandale est arrivé: Hitler en tenue militaire nazie s’adressant à la foule pour vanter les mérites d’un shampoing masculin, Biomen. Images d’archives et discours détournés présentant le dictateur nazi en symbole de virilité.
Son auteur, Hulusi Derici, de l’agence Marka, connu pour ses coups médiatiques, cherchait à faire parler de lui pour reprendre pied dans la profession. Avait-il seulement anticipé l’effet de cette reklam, désastreux à l’étranger plus encore qu’en Turquie. «L’opinion publique turque, l’homme de la rue, sait qui est Hitler, mais n’a pas « touché » à l’horreur de la Shoah, par conséquent Hitler n’est pas un tabou en Turquie, explique Samim Akgönül, professeur à l’Université de Strasbourg. Et puis, l’antisémitisme fait partie du discours ambiant. En 2005, Mein Kampf était même un best-seller chez les ultra-nationalistes turcs.» Conclusion: la pub du shampoing hitlérien fait scandale dans la communauté juive internationale, le clip est retiré et son auteur exclu de l’Association des publicitaires.
La circoncision en France : illégale mais «admise»
La circoncision en France : illégale mais «admise»
Zaman France, 04/09/2012
Le débat qui fait rage en Allemagne sur une éventuelle interdiction de la circoncision religieuse pourrait s’inviter, à terme, en France. Tolérée, mais non fondée en droit, la circoncision n’a pas encore soulevé de vagues dans l’Hexagone. D’après le chercheur Samim Akgönül, une polémique sur ce sujet renforcerait le risque de communautarisation religieuse des musulmans de France.
«La Turquie observe avec étonnement que la pratique de la religion n’est plus totalement garantie en Allemagne». Ces propos du ministre turc chargé des Affaires européennes, Egemen Bagis, tenus dans le quotidien allemand Süddeutsche Zeitung faisaient écho à la polémique qui a éclaté outre-Rhin sur une possible interdiction de la circoncision. Un arrêt d’un tribunal de Cologne s’était prononcé dans ce sens au nom du «libre épanouissement» de l’enfant et de «la préservation de son intégrité physique», provoquant l’ire des communautés juive et musulmane allemandes. Si, dans l’immédiat, aucune loi fédérale n’est venue sanctionner ce débat, un précédent juridique pourrait faire tâche d’huile en France, premier pays musulman du continent avec une communauté estimée autour de 5 millions de fidèles. Jusqu’à présent, le sujet n’a pas été abordé au plus haut niveau, mais comme souvent sur les questions liées à l’islam, le contexte européen pourrait être un facteur déclenchant.
C’est l’avis de Samim Akgönül, enseignant-chercheur et spécialiste des religions minoritaires dans l’Europe élargie à l’université de Strasbourg. «Dans la perception identitaire en Europe occidentale, ce genre de décisions contamine très rapidement l’ensemble des pays européens. Cette contamination a pu être observée pour des questions telles que le foulard, l’abattage rituel, les tribunaux d’arbitrages, la burqa ou les minarets» dit-il. En France, la pratique de la circoncision est jusqu’à présent plus tolérée que légalisée. Dans son rapport annuel de 2004 consacré à la laïcité, le Conseil d’Etat la considérait comme «admise» tout en précisant qu’elle est «dépourvue de tout fondement légal». N’étant pas, dans ce cas de figure, prescrite ou justifiée du point de vue médical, la circoncision procède donc du droit coutumier et relève du bon vouloir tacite de la profession médicale, depuis l’ordonnance prescrite par le médecin généraliste jusqu’aux hôpitaux où se pratique l’opération chirurgicale. Comme le souligne la journaliste Isabelle de Gaulmyn dans le quotidien La Croix, la loi 16 du Code civil qui stipule qu’«il ne peut être porté atteinte à l’intégrité du corps humain qu’en cas de nécessité médicale pour la personne ou à titre exceptionnel dans l’intérêt thérapeutique d’autrui» n’a jamais été utilisée contre la circoncision, à l’instar par exemple de l’excision. Cet argument de mutilation du corps de l’enfant serait-il donc recevable en France ? Pour le professeur Akgönül, il l’est, même s’il reste difficile de se prononcer, car «la réponse fait appel à des convictions» et celles-ci sont aussi évolutives. «Les comportements religieux ne sont pas statiques. Ils sont dynamiques, changent dans le temps et selon le contexte sociologique» ajoute-t-il.